Sözlerine “1 Mayıs geleneksel polis bayramı kutlandı, barikatlar kuruldu, yollar kesildi, sendikacıların yürümesine izin verilmedi yine pankartlarla Taksim’e girmeye çalışan gençler dövüldü, yerlerde tekmelendi, 16 milyon nüfusu ile Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul sanki sıkı yönetim ilan edilmiş gibi ablukaya alındı” diye başlayan gazeteci Yılmaz Özdil, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i bir daha hedef tahtasına oturttu.
Daha bir ay önce İstanbul’un Büyükşehir Belediyesi ile Taksim’in bulunduğu Beyoğlu dahil neredeyse bütün ilçelerini açık farkla kazanan bir siyasi partinin genel başkanının sokakta yürümesine dahi izin verilmediğinin altını çizen Özdil “Bugün İstanbul’da yürümesine izin verilmeyen Özgür Özel, kendisinin sokakta yürümesine bile izin vermeyen asın muhalefet lideriyle görüşecek” siteminde bulunduktan sonra Erdoğan’ın randevuyu 2 Mayıs tarihine vermesinin de bilinçli olduğunu iddia etti.
CHP Lideri’nin Erdoğan tarafından 2 Mayıs’ta ağırlanacak olması hakkında “Aslına bakarsanız randevunun bugüne verilmesi bile ‘Ben İzin vermezsem bak işte sokakta bile yürüyemezsin’ demek için, bunu göstermek için, bunu kanıtlamak için 1 Mayıs’ı gösterdi, ertesi güne, 2 Mayıs’a randevu verdi” diye konuştu.
Özel’in “Hiçbir şey olmamış gibi AKP genel merkezine gidecek” olmasından duyduğu memnuniyetsizliği dile getiren Özdil, “Kendisine yaşatılanlardan sonra normalde randevuyu mandevuyu iptal etmesi lazımdı ama hiç kardeşim! Vatandaşı filan boş verdik, ya kendisinin bile yürüyüş düzenleme hakkını, kendisinin anayasal hakkını engelleyen kişiye gidecek, anayasa konuşacak” dedi.
Özdil, Özel’in Erdoğan görüşmesi hakkında yorumlarını anlattığı sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında da dikkat çekici bir anıyı nakletti.
FABRİKATÖR AYHAN BEY’iN HAZİN HİKAYESİ
Şimdi bakın lütfen: Ayhan Bey fabrikatördür. Benzetmek gibi olmasın ama TÜSİAD üyeleri gibi, böyle kalantordur. Namazla niyazla filan alakası yoktur. Camiye böyle Anca bayramdan bayrama gider. Bir oğlu vardır, oğlunu ecnebi tahsili alsın diye Avrupa’ya gönderir. Etrafındakiler kendisini uyarır: “Etme eyleme” derler, “Gavurlara verme çocuğu” derler, “Nice Müslüman babaların evlatları böyle gavurların elinde kıpkızıl kafir oldu” derler, “Kızların haya perdesini kaldırarak cemiyet içinde ortalık malı yapıyorlar” derler, “Oğlun memleketinde kalsın, dinini öğrensin” derler ama Ayhan Bey bunların hepsine güler geçer. İnançtan değil bilimden yanadır. Dindarları küçümser. Din eğitimine karşıdır. Zaten tam o sırada Ayhan Bey’in yazıhanesine üç genç gelir. Dini bütün üç gençtir bunlar. Komünizmin yayılmasını önlemek için cemiyet kuracaklarını, gazete çıkaracaklarını, Müslüman halkımızı zehirlemeye çalışanlarla, mukaddesat düşmanlarıyla, mücadele edeceklerini anlatıp destek isterler. Nafile tabii… Ayhan Bey bu dini bütün gençlere yardım etmez. Böyle dilenciye sadaka verir gibi anca 2,5 lira falan verir. O imanlı gençler gururludur. Şımarık zengin Ayhan Bey’i protesto ederler, o parayı da almazlar.
Gel zaman git zaman Ayhan Bey’in oğlu Avrupa’daki eğitimini tamamlar ve döner. Evet, maalesef dinsiz olur. Üstelik ayyaştır. Ayyaş olmuştur. Üstelik pavyon düşkünü barlardan çıkmayan züppenin biri haline gelmiştir. Hatta o kadar terbiyesiz bir hale gelmiştir ki Kuran-ı Kerim okuyan yaşlı babaannesiyle bile halay eder. Babasının bayram namazına gittiğini öğrenince namazla da böyle alay eder, dalgasını geç. İşte söylemişlerdi sana, uyarmışlardı: Al sana bilim! Olacağı buydu! Ayhan Bey tabii iki gözü iki çeşme ağlar, babaanne ağlar, onların ağladığını görünce “Bana dinimi öğretmediniz. Beni siz dinsiz yaptınız” diyen oğlan da ağlar.
Ayhan Bey perişan olur, çok pişmandır ama henüz tam olarak ebesinin örekesini görmemiştir. Bu kafayla daha görecekleri vardır. Şak! Fabrikası işgal edilir.
KİMDİR YANİ BU İŞÇİLERİN ZİHNİNİ BULANDIRAN İBLİS?
Ekmek verdiği işçiler sosyal adalet vaadiyle kandırılmışlardır, grev ayaklarıyla fabrikayı yakıp yıkarlar. Ayhan Bey’in malını mülkünü gasp ederler. Fabrikada böyle ibadeti bile yasaklar. İyi de bu fabrikada yaşananlar yani bu olaylar kimin başının altından çıkmıştır? Kimdir yani bu işçilerin zihnini bulandıran iblis? Maalesef Ayhan Bey’in bir zamanlar salya sümük yalvarmasını böyle acıyarak işe aldığı, farkında olmadan koynunda beslediği yılandır. Namuslu işçileri fıştıklayan, akıllarını çelen herkes tarafından Müslüman ve Türk olarak bilinen o kişi meğer Yahudi’dir, Bak! Müslümanların kanına girmek için kimliğini değiştirmiş, sendikacı ayaklarıyla fabrikaya, aralarına sızmıştır. Öylesine soysuzdur ki bu kişi, ahaliyi mukaddesattan öylesine saptırır ki zavallı Ayhan Bey’i linç ederek öldürürler. Nedir bu anlattığım hikaye biliyor musunuz? Bir tiyatro eseri kardeşim. Evet ismi Mas-Kom-Yah! Masonun ma’sı, komünistin kom’u Yahudi’nin yah’ı; süper zeka bir isim. Bu tiyatro oyununu yöneten kimdi biliyor musunuz Tayyip Erdoğan. Başrolünde oynayan gene Tayyip Erdoğan…
“BU ZİHNİYET İŞÇİ HAKLARINI KORUR MU?”
Milli Selamet Partisi Gençlik Kollarındayken bu tiyatro oyununu sahnelemişti. Birlikte sahneledikleri arkadaşlarının anlatımlarına göre Milli Selamet Partisi Gençlik Kollarındayken sahaflardan Kızıl Pençe adıyla bir kitap bulmuşlardı. O Kızıl Pençe ismini MAS-KOM-YAH diye değiştirmişlerdi. Asrın muhalefet liderimiz hem baş rolü oynamıştı, böyle Ayhan Bey’in Avrupa’ya okumaya gönderdiği oğlunu oynamıştı o oyunda hem de yönetmenliğini üstlenmiş Shakespeare’i halt etmiş.
Bu saçmalıkları tiyatro oyunu diye sahneye koyan zihniyet işçi haklarına filan saygı duyar mı kardeşim? Sendikacılara “Yahudi bozması soysuz” gözüyle bakanlar 1 Mayıs’a saygı duyar mı? Türkiye’yi 22 yıldır işte bu bakış açısı yönetiyor. 22 yıldır bu bakış açısı yönetiyor ve Özgür Özel, bu zihniyetin ayağına gidiyor anayasa filan konuşacaklar.